Son yıllarda tüm dünyada ve Türkiye’ de obezite oranı arttı. Kilo artık pek çok kişinin gündemini oluşturuyor. Herkeste bir diyet yapma telaşı var. Bu arada diyet yapıp başarısızlığa uğrayanların sayısı da oldukça fazla.
Peki kilomuzu yöneten yediklerimiz mi yoksa duygularımız mı? Bildiklerinizin çoğunu alt üst edecek bir bilgiden bahsedeceğim şimdi. Kilomuzu duygularımızı yönetiyor.
Duygular olumsuz olduğunda onun yerine onu olumluya çevirmek için yemek yemeğe yöneliyoruz. Bu da genellikle bize keyif veren çikolata, tatlı ve pasta gibi yiyeceklerden oluşuyor. Kilo yapan yediğimiz yemekten çok öğünler dışında yenilen abur cubur yiyecekler.
Duyguları ise beynimiz yönetiyor. Beynimizde duygusal beyin ya da tıptaki ismiyle limbik sistem denilen bir bölge var ki kontrol etmek hem çok zor hem de tüm davranışlarımızın altında neredeyse buranın tepkileri var.
Duygusal beyin yeniliğe açık değildir. Eve gelirken markete uğrarsınız, diyet için gerekli yiyecekleri alırsınız ve bir süre sonra mutfakta kendinizi bol yağlı, bol kalorili yiyecekleri yerken bulursunuz. Çünkü eve gelirken aldıklarınızı yerseniz beyin nasıl bir duygu ile karşılaşacağını bilmez. Ve şimdiyi, anın hazzını yaşamayı bildiği için de sürekli olarak yapılacak yeniliklere karşı eski bildiklerini yapma yönünde hareket eder.
Duygusal beyin yeniliklere açık olmadığı gibi olumsuz duygulara sahip olduğunda da bunları değiştirmek ister. Bunu duygusal açlık olarak da adlandırabiliriz. Duygusal açlık birdenbire ortaya çıkar. Yarım saat önce tıka basa yemek yemiş olmanız bile bu duruma engel olamaz. Burada değiştirmeye ihtiyaç duyulan olumsuz duygular vardır. Onun yerine mutluluk hormonları olan endorfin ve serotonin hormonlarına sahip olmak ister. Bunun için de kalkar bir Nutella kavanozu alır yemek kaşığıyla yemeye başlarsınız.
Bu duygulara sahip olmak için yemek yemekten daha başka neler yapılabilir?
Aslında bunun cevabı kişiden kişiye göre değişir. Yemek dışında sizi mutlu eden her ne varsa öncelikle bunu tespit etmek gerekir. Bu kimileri için doğa yürüyüşü, kimileri için yakın bir arkadaşla sohbet kimileri içinse el sanatlarıyla ilgilenmektir. Kendinizi fark edin. Sizi nelerin mutlu ettiğini bulun. Sonrasında ise açlığınızın duygusal açlık olduğunu fark ettiğiniz anda hemen yeni alışkanlıklarınızı yapmakla işe başlayın. Gerekirse ortam değiştirin, bulunduğunuz yerden ayrılın.
Bu arada duygusal beyin boş durmayıp sizi eski alışkanlıklarınızı yapmanız yönünde baskılar. Ona uyum gösterirseniz hayatınızda hiçbir değişiklik olmaz ve ben ne yapsam kilo veremiyorum diye söylenmeye başlarsınız. Bu aslında baktığınızda doğru değildir. Sadece siz kendinizi buna inandırmak istersiniz ve bir süre sonra da inanırsınız. Çünkü zihin gerçek olanla olmayanı ayırt edemez.
Önemli nokta şu ki; kendi yeteneklerinizi ve iç dinamiklerinizi fark edin. Kararlı olun. Sizi yolunuzdan çevirecek olan duygulara izin vermeyin. Çünkü bir kısır döngü içerisinde sıkışıp alırsınız. Mutsuz olduğunuzda yedikleriniz kiloya ve pişmanlığa belki de öfkeye dönüşür. Bu nedenle çok miktarda stres hormonu salgılarsınız. Stres hormonları metabolizmanızı yavaşlatır. Metabolizmanız yavaşladıkça kilo veremezsiniz. Kilo veremedikçe duygusal açlık yaşarsınız ve bu böylece sürüp gider.
Bunu bir yerlerden kırıp dışına çıkmanız gerek. Bunu yapabilecek tek kişi de sizsiniz. Kendinize duyduğunuz güven ve inancınız.
Sağlıkla Kalın
Funda Ekiz
Sağlıklı Yaşam Koçu
funda@fokusakademi.com
Fokus Akademi Eğitim ve Danışmanlık