fbpx

Satış pek çok kişinin ben yapamam dediği, korktuğu belki de küçük gördüğü bir meslektir. Ne var ki satış yapanlar da bu işi meslek görmek yerine kalıcı olmayan bir iş gözüyle bakar.

Primleri iyi olduğu için veya daha başka bir iş bulamadığı için yaptığını söylerler. Döner dolaşır ve laf da şuraya gelir; “Sat sat nereye kadar be abi.”

Satışçılık mesleği bir insanın kendini geliştirebileceği en iyi mesleklerden biridir aslında. Bunun farkına varan bir kişi yıllar içerisinde ne kadar ivme kazandığını pekala fark edebilir.

Üniversiteden mezun oldunuz ve şans eseri ilk başvurularınızı daha henüz yapmaya başlamışken kurumsal bir şirket tarafından görüşmeye çağrıldınız ve hemen işe başladınız.

En fazla yirmili yaşların ortasındasınız ve hayata dair bir şeyler biliyorsunuz ama gidilecek çok yol var.

Öncelikle oturup kalkmayı öğrenirsiniz. Bunu okuyan pek çok kişi ne yani ben bilmiyor muyum demeye başlayabilir. Tabi ki biliyorsunuz ama bir satışçının oturup kalkmasını değil. Satışçı karşısındaki kişinin gözünün içine bakar. Ondaki enerjiyi alır ve ona göre davranmaya başlar. İlk başlar çok sıkıntılıdır. Elinizi nereye koyacağınızı veya nereden konu açacağınızı bilemez neredeyse kız istemeye giden damat gibi kendinizi huzursuz, çekingen ve terlere boğulmuş hissedersiniz.

Konular biter, konuşacak şey bulamayıp havalar da bu ara diye başlar ve devamında daha daha nasılsınız diye devam edersiniz. Zamanla kıvrak olmayı öğrenir ve karşınızdaki insanın kapıdaki girişten kişilik tipini, ruh halini analiz eder ve nasıl konuşacağınızı bilirsiniz. Sonrasında ise tüm otorite müşteride gibi gözükse de tüm görüşmeyi siz yönetirsiniz. Buyurun size işte gizli kahraman.

İletişimi öğrenirsiniz. Hadi canım ben bu yaşıma kadar ne kadar da güzel iletişim kurdum beni de hiç bilmiyor yerine koydun demeyin. Nabza göre şerbet vermeyi öğrenirsiniz. En önemlisi de her zaman ne olursa olsun gülümsemeyi.

Sanatçıların sahnedeki duruşlarını bozmamaları gibidir satışçılık. İçiniz kan ağlar. Aslında kolunuzu bile kaldıracak haliniz yoktur. Bir kelime bile edecek haliniz yoktur. Moraliniz bozuk, tüm dünyanın yükü üzerinize gelmiştir. Ama siz o kapıdan içeri girerken küllerinizden yeniden doğmayı, duygu durumunuzu hemen değiştirebilmeyi ve iyi görünmeyi başarabilmeyi, güçlü görünmeyi öğrenirsiniz.

Hayatı öğrenirsiniz aslında. Duygusal zekayı, empatiyi, insanların zaaflarını ve onların hakkında pek çok şeyi aslında. Her görüşme sonrasında yeni bir şey öğrenirsiniz. Çoğalırsınız böylece. Güçlenirsiniz.

Özgüveniniz artar, başarmayı öğrenirsiniz. Sattıkça o yaşadığınız duyguların, adrenalinin ve endorfinin size neler yaptığını öğrenirsiniz.

Ve en sonunda ürününüzü satmayı öğrenirsiniz.

 

 

İlgili Yazılar